12 Eylül 2012 Çarşamba

Bebek mamasıyla yapılan tatlı


Tarifi ilk duyduğumuzda annemle çok şaşırdık merak edip aldım.Yapılışı gayet basit.1 kg süte Hero Baby Sütlü Ballı İrmikli mamasını boşaltıyoruz.(Bim'de 5.70 tl fakat diğer marketlere baktığımda çok uçuk fiyatlar gördüm.Şokta 9.90 dı mesela! )Şekeri az gelirse 1-2 kaşık şeker ekleyebilirsiniz.Ben eklemedim.Piştikten sonra kedi dili bisküvilerinin üzerine döküyoruz.





2. kata da bisküvileri döşüyoruz.



Üzerine tekrar mamayı döküyoruz.Üzerine istersek çikolata sosu veya meyve koyabiliriz.
Yiyenlere sorduk 9 kişiden 8'i beğendi :)


Bu aralar..(AVŞA ADASI)

Bayram tatilini birleştirip 9 gün yaptıktan sonra Avşa'ya kaçtık.Deniz otobüsü ile Bostancı'dan 3,5 saatte Avşa'ya vardık.Adım başı pansiyon,herkes bir yerden çekiştiriyor.İnternetten bir pansiyon bulup yer ayırtmıştık neyse ki.İskelede karşılayıp pansiyona götürüyorlar.Çok memnun kaldık Manyas Pansiyon'dan.Deniz çok temizdi,özellikle Çınar koyunu ve Altınkum plajını tavsiye ederim.Çok kalabalık bir döneme denk geldik,özellikle geceleri sahil boyu yürümek imkansız hale geliyordu.3-4 günden sıkılıyorsunuz,özellikle akşamları...Tatil bitti ama yorgunluk bitmedi.Yanımıza fotoğraf makinesini almayı unutmuşuz,sadece aldığım magneti çektim:)Gittiğimiz her yerden magnet alıp buzdolabına yapıştırıyorum.Bir sürü magnet diliyorum :)





Sevgili kardeşim Asude koluna dövme yaptırmış.Meğer alerjisi varmış bizimkinin bütün dövmenin etrafı komple kabardı,vücudunda döküntüler oluştu.Doktora gittiğimizde parafenilendiamin 'e karşı alerjisi olduğunu  öğrendik.Saç boyalarında da mevcutmuş bu kimyasal


Dövmesinin şeklinde iz kaldı.Bu geçmiş hali.


Doktorlar fotoğraflarını çekti,ders anlatırken öğrencilerine göstereceklermiş.Bizimki meşhur oldu iyi mi :p

İlk yaptırdığında böyleydi


.Bir de Elif Şafak'ın İskender adlı kitabını okudum.1970 sonlarında İskender ve annesi Pembe'nin hayatı anlatılıyor.Pembe bir kürt köyünde doğmuş ikizinin hoşlandığı Adem'le evlenmiş önce İstanbul sonra Londra'da yaşamaya başlamıştır.3 çocuğu olur ama mutsuzdur Adem onu terkeder.O da bir adamla arkadaşlık etmeye başlar.Evin en büyük çocuğu İskender devreye girer..
Ülkemizde sıkça karşılaşılan lanet bir durum.Elif Şafak yine çok güzel yazmış.
'En çok sevdiklerimizi incitiriz'


.




16 Ağustos 2012 Perşembe

Yok mu yardım edecek bir babayiğit :)

Ben bu kod mod olaylarını anlayamadım arkadaş.Kaç site gezdim ama benim sorunumu çözecek kodu bulamadım.Blogumdaki resmi nasıl genişletebilirim?Yazılarımın genişliği daha fazla,header resmim kaldı küçücük :( Bir cengaver arıyorum bu soruma cevap verebilecek :)

7 Ağustos 2012 Salı

Mutfakta rende yapan biri mi var ?

Görünce balıklama atlayıp aldığım moulinex fresh express..İyi ki almışım diyorum.Ki ben rende yapmaktan nefret eden biriyim.Annem rende yaptırcak diye ödüm kopardı :) Şimdi soyup içine tıkıyorum,hoooppp bir bakmışım rendelenmiş veya dilimlenmiş olarak önüme düşmüş.Ne diyeyim,seni bulan yapan herkesin ellerinden öperim ! :)



25 Temmuz 2012 Çarşamba

Evlilik sonrası--Gülay'a adanmış bir post :)


Evlenmek en kolay adımdır bir ilişki için. Başlangıçta karmaşık gibi görünse de, yaşanan heyecan arasında endişeler eriyip gider. Yeni bir hayat ve sevdiğinle yeni bir başlangıç… Her şey pespembedir. Mobilyalar, insanlar, kaynanalar, kayınpederler, görümceler, baldızlar... Ortalık sütlimandır. Hatalar, eleştiriler rahatlıkla tolere edilir. Hatta farkına bile varılmaz.
Erkek yakışıklı, zeki ve sevgi doludur. Çok güzel aşk şiirleri yazar sevdiğinin adıyla başlayan... Kırmızı güller taşır her gün ona, buket buket... Yanağında bir sivilce çıksa, doktor doktor gezdirir onu. Narin bir çiçeği büyütmeye çalışan bir bahçıvan gibi titrer üzerine...
Kadınsa çok güzeldir, erkeğin yazdığı şiirler tadında... Gözleri parlak, yanakları al, dili çok tatlıdır. Anlayışlıdır, sevecendir ve kendini erkeğine adamıştır. Onun mutluluğu için her şeyi yapmaya hazırdır. Ona hizmet etmek, en büyük zevktir...
Sonra ansızın bir şey olur. Evliliğin üzerinden duruma göre 6 ay ya da 1 yıl geçtikten sonra, bazen de üç hafta sonra başlar her şey. Erkeğin göbeğini fark eder önce kadın. Erkekse, "Maç seyredip bira içersen olacağı budur." dırdırları arasında görmeye çalışır golü.
O yakışıklı, aşk dolu adam gider; yerini karısını dinlemeyen, kendini televizyona adamış, işten yorgun gelip hizmet bekleyen, karısının boyattığı saçlarını ancak altı ay sonra bir başkasının yardımıyla fark eden, çiçeğe harcanan parayı israf sayan, çoraplarını evin her köşesine dağıtan, çocuklarını ihmal eden, doğum günlerini ve yıldönümlerini temelli hafızasından silen bir adam almıştır.
Baharda açan çiçekler misali o yumuşak huylu kadınsa sanki metamorfoza uğramış, yerine her şeye dırdır eden, sürekli ilgi bekleyen, ev işlerinden şikayet eden, her indirim yazısına mıknatıs gibi çekilip kredi kartlarının limitini zorlayan, sürekli erkeğin artık onu sevmediğinden yakınan, erkeğinin kafasının hiç çalışmadığını her fırsatta özenle belirten, sorgu memurlarını şaşırtacak bir yetenekle erkeğinin her adımını arkası gelmez sorularla denetleyen, maçlarda en önemli pozisyonlarda televizyonun önünden geçmeyi adet edinen, bozuk muslukları sık sık hatırlatan, kendi dışında tüm kadınları düşman ilan eden bir varlığa dönüşmüştür.
Tüm bunlara ek olarak kaynanalar, kayınpederler, görümceler, baldızlar artık eskisi gibi pembe değillerdir. Çoğu zaman yaşanan tartışmaların en önemli malzemeleri olurlar. Kendilerinin haberleri olmasa bile, sık sık kulakları çınlatılmakta, ailelere ve sülalelere kinayeli göndermeler yapılmaktadır.
Aslında kadının da erkeğin de kafasında aynı soru vardır: "Evlendiğim erkeğe ne oldu?"/ "Evlendiğim kadına ne oldu?"
Maskeler Düşer, Eşler Küser
Olan şey aslında çok basittir. Maskeler çıkmış ve bakış açıları değişmiştir. Canım-cicim aylarında eşler kendilerine değil, sevdiğine odaklanmış durumdadırlar. Eşinin istekleri, mutluluğu her şeyden önemlidir. Zaman geçtikçe kendi içlerine dönmeye başlarlar. Kendi beklentileri ve istekleri ön plana çıkar.
Artık evlidirler ve birbirlerine sahiptirler. Mücadele edecek bir şey kalmamıştır. Bu sahipliğin verdiği güven duygusu içinde, yüzlerindeki maskeyi çıkarırlar. Artık eşinden çok kendi istekleri önceliklidir ve mutlu olması için bu karşılanmalıdır. Her iki taraf da aynı düşünceye sahip olduğu için, her ikisinin de beklentileri havada kalmakta ve karşılayacak üçüncü bir şahıs olmadığı için, tartışmalar ve kavgalar doğmaktadır.
Artık şiir yazmaya gerek yoktur. Üzerine titremeye ve hizmet etmeye de gerek kalmamıştır. Anlayış ve sevecenlik anlamsızdır. Şimdi hataların yüze vurulma, ilginin musluğunu kapatma, kavgaların yaşanma zamanıdır.
Hiç kimse evlenirken birbirine "Diş macununu neresinden sıkıyorsun?" diye sormaz. Hiç önemli bir kriter değildir görünürde. Ama evlendikten sonra tartışmaların en önemli konularından birine dönüşür: "Sana kaç kere şu macunu dibinden sık demedim mi? Beni deli etmek için özellikle mi yapıyorsun?"
Sürekli yaşanan patlamalar, incir çekirdeğini doldurmayacak mevzuların bir dağ gibi büyümesi, ailelerin de desteğiyle çiftlerin arasına örülen duvarlar...
Başlangıçtaki o anlayıştan eser kalmamıştır. "Hiç kimse mükemmel değildir" felsefesi eşliğinde çiftler birbirlerinin eksikliklerini rahatlıkla görmezden gelebilirler. Ama evlendikten sonra birbirlerinin "Mükemmel erkek" ve "Mükemmel kadın" olmalarını beklerler. İmkansızın gerçekleşmesi ümidiyle de birbirlerini yer, bitirirler.
İncir Çekirdeğini Doldurmayan Tartışmalar
Kadınlar, erkeğin zihinlerinden geçeni bilmesini beklerler. Kendileri söylemeden, erkek durumu anlasın ve kafalarındaki modele harfi harfine uyarak ona göre davransın isterler. Kadın-erkek ilişkilerinde çok sık yaşanan bir tablo vardır. Kadın bir şeye bozulmuştur ve erkek sorar:
"Hayatım neyin var, ne oldu?"
"Yok bir şey."
"Ama gülmüyorsun, emin misin bir şey olmadığından?"
"Yok dedim ya!"
"Sanki canın sıkkın gibi, biri bir şey mi yaptı?"
"Offf, yok bir şey dedim ya Rahmi!"
"Ne oldu, çocuklar mı üzdü seni?"
"Yok, yok onlar değil..."
"Bana mı bir şeye kızdın?"
"Bilmiyorum!"
"Nasıl bilmezsin yaa! Bir şeye ya kızmışındır, ya kızmamışındır. Bunun bilmemesi nasıl oluyor Neriman!?"
"Oluyor işte Rahmi, oluyor!"
"Sen adamın ömrünü tüketirsin kadın. Kaprisin tuttu gene!"
"Tabi, oysa benim kapris yapacak neyim var ki? Bütün gün evi temizle, senin ve çocukların peşini topla, yemek yap, pazara git, çocukların ödevleriyle ilgilen, annenin telefondaki laflarına katlan. Bunun karşılığında kocan senden bir çiçeği bile esirgesin. Tek derdi eve gelip, ayaklarını uzatıp, kumandayla o maç senin bu haber benim gezinmek. Hem biliyor musun Rahmi, o kumandaya bile benden daha çok değer veriyorsun! Benimle evleneceğine onunla evlenseydin sen!"
"Çok iyi olurdu Neriman çok! Hem istediğim anda sesini kapatabilirdim o zaman!"
Bu böylece sürüp gider. Kökenine indiğinizde olayın buralara kadar uzamasının anlamsızlığı ile yüzleşirsiniz. Kadının tek beklentisi, erkeğin bir akşam eve gelirken ona küçük bir hediye getirmesi ve onu yanağından öpüp sevdiğini söylemesidir. Erkeğin tek beklentisi ise eğer bunları yapması gerekiyorsa kadının onu önceden haberdar etmesidir! Oysa, kadınlar bunu asla söylemezler. Erkek düşünmeli ve onların zihinlerinden geçeni anlamalıdır.


Bu yazıda evlendikten sonra kadın ve erkeğin değişimi anlatılmış,değişmemek bizim elimizde!Bazı şeyleri görmezden gelip,saygı ve sevgi çerçevesinde bir ömür sürebiliriz elbette.Önce kendimizde aramalıyız hatayı sonra eşimizde..İki taraf da bunu yaptığı sürece bir sorun olmaz.Geçen konuştuğumuz kuzenime ithafen yaptım bu postu,burdan ona öpücükler yolluyorum :)